2026 Ekonomi Vizyonu: “Denge Sinyalleri Güçleniyor
İstanbul Ticaret Odası (İTO) Başkanı Şekib Avdagiç, Kasım 2025 Meclis Toplantısı’nda yaptığı değerlendirmelerde, Türk lirasının değer kaybının fiyatlar üzerindeki etkisinin zayıfladığına yönelik TCMB tespitinin, ekonomi yönetiminin kararlı adımlarının bir sonucu olduğunu belirterek, “Bu durum kur-enflasyon ilişkisinde bozulan dengenin yeniden tesis edildiğine işaret ediyor” dedi.
TL’deki değer kaybının etkisinin sınırlanması, kur geçişkenliğinin düştüğünü gösteriyor
Avdagiç, Merkez Bankası’nın son dönemde öne çıkardığı “kurun enflasyon üzerindeki baskısının zayıfladığı” görüşünü önemsediklerini belirterek şunları söyledi:
“Bu tablo, döviz kuru ile enflasyon arasındaki uzun süredir bozulmuş korelasyonun yeniden rayına oturduğuna dair önemli bir işaret niteliğinde. 2026’ya adım atarken fiyat istikrarı açısından umut veren bir gelişme.”
Yeni ticaret düzeni Türkiye’ye stratejik fırsatlar sunuyor
Küresel ekonomide çok kutuplu ticaret yapısının belirginleştiğini vurgulayan Avdagiç, lojistik hatlardan enerji koridorlarına kadar geniş bir alanda Türkiye'nin avantaj yakaladığını söyledi:
“Türkiye, yeniden şekillenen tedarik zincirleri ve ticaret yollarında aktif bir güç haline geliyor. 2026’ya hazırlanırken bu tablo ülkemiz açısından stratejik fırsatlar yaratıyor.”
2026 enflasyon hedefi üçlü sağlam sütunun başarısıyla gerçekleşecek
İTO Başkanı, 2026 hedeflerine değinirken yüzde 16’lık enflasyon hedefinin üç temel unsurla mümkün olacağını dile getirdi:
TCMB’nin kararlı para politikası adımları
Maliye politikasının etkili katkısı
Özel sektörün rasyonel ve pozitif fiyatlama davranışı
Avdagiç, “Bu üç sacayağı uyum içinde çalıştığı takdirde hedefe ulaşılacaktır” dedi.
Hizmet enflasyonu hâlâ yüksek, ancak yavaşlama dikkat çekiyor
Eylül ve Ekim aylarında yaşanan enflasyon yavaşlamasının temel nedeninin kuraklık ve tarımsal don nedeniyle yükselen gıda maliyetleri olduğunu belirten Avdagiç, hizmet fiyatlarındaki artışın ise mal gruplarının altında kalarak olumlu bir sinyal verdiğini ifade etti.
Vergi ve harç artışının hedef enflasyona göre makul tutulması önemli bir adımdır
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in, 2026 yılında vergi ve harç artışlarının yeniden değerleme oranı yerine hedef enflasyona yakın seviyede düzenleneceği mesajını değerli bulduklarını dile getiren Avdagiç, bu adımın özel sektöre de örnek oluşturacağını vurguladı.
Zayıf dış talebe rağmen ihracatta artış sürüyor
Avdagiç, ihracattaki toparlanmanın üç temel sebebi olduğunu belirtti:
Türk şirketlerinin dayanıklı ve esnek yapısı
Yeni pazar koşullarına hızlı uyum sağlayabilmesi
Özel sektörün güçlü motivasyonu ve hükümet destekleri
Cari açıkta son dönemdeki artışa rağmen, GSYH’ye oran açısından kırılganlığın belirgin şekilde azaldığını belirtti.
Şirketler için “5 Proaktif Strateji” Uyarısı
Avdagiç, yeni küresel ekonomik düzenin firmalardan daha öngörülü adımlar atmasını zorunlu kıldığını belirterek 5 başlık sıraladı:
Risk okuryazarlığı ve izleme sistemleri
Çeşitlendirme ve yerelleştirme stratejisi (nearshoring – friendshoring)
Dijital ve operasyonel dayanıklılık altyapısı oluşturma
Hızlı tepki, senaryo planlama ve adaptasyon kabiliyeti
Güçlü liderlik ve sürdürülebilir yatırım yaklaşımı
Bu dönem KOBİ’ler için aynı zamanda bir sıçrama imkânı Dengelenme sürecinde KOBİ’lere de mesaj veren Avdagiç, işletmelerin:
"Krize Radikal Çözüm; Ümit Özdağ'ın Zafer Ekonomi Modeli Türkiye'yi Yeniden İhracat Devi Yapacak"
"Dış Ticaret Açığı Kemirgen Değil, Üretim Ekosistemi Kurulacak; Modelin 7 Temel Prensibi"
Zafer Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Ümit Özdağ, Eskişehir’de gerçekleştirdiği saha ziyaretinde kentin ekonomik durumuna ilişkin çarpıcı gözlemler yaptı. Hamamyolu ve Gökmeydan pazarlarında esnafla bir araya gelen Özdağ, Türkiye’nin içinde bulunduğu ekonomik sıkışmışlığın somut örneklerini Eskişehir’in kalbinde gördü. Türkiye'yi derinden saran ekonomik buhranın çarpıcı tablosunu gözler önüne serdi.
Pazardaki her bir tezgah, vatandaşın cebindeki eriyen alım gücünün ve esnafın içine düştüğü çaresizliğin canlı tanığı oldu.
Eskişehir’deki ekonomik tabloyu değerlendiren Özdağ, çözümün Zafer Partisi’nin hazırladığı ekonomi programında bulunduğunu vurguladı.
Partinin resmi ekonomi dokümanları ve kamuoyuna duyurulan çalışmalarıyla uyumlu olan Zafer Ekonomisi Modeli, Türkiye’nin üretim yapısına, dış ticaret dengesine, tarımsal verimliliğine ve teknolojik dönüşümüne odaklanan kapsamlı bir strateji sunuyor.
Bu nedenle Eskişehir’deki saha bulguları, modelin öngördüğü sorun alanlarını birebir doğruluyor. Özellikle yerli üretimin güçlendirilmesi, tarımda maliyetlerin düşürülmesi, liyakatli ekonomik yönetim ve teknoloji odaklı kalkınma gibi başlıklar, hem partinin resmi ekonomi programında hem de sahada karşılaşılan sorunların çözümünde öne çıkıyor.
Pazarlarda Derin Krizin Ayak Sesleri
Esnaf, yüksek maliyetler ve daralan alım gücü nedeniyle satış yapamadığını ifade etti.
Tezgahtaki Çığlık,
Bir pazarcı, yaşadığı tabloyu şu sözlerle özetledi: “Başkanım, mandalinayı 22 liraya alıyoruz. 20 liraya satıyoruz. Satmazsak çürüyor.”
Başka bir esnaf ise borç yükünü şöyle anlattı: “Bu pazarda bir milyon borcu olmayan esnaf yok. Kimse kâr etmiyor, sadece ayakta kalmaya çalışıyoruz.”
Vatandaşın ise birkaç kilo ürün yerine artık “taneyle” alışveriş yaptığı gözlemlendi.
https://www.youtube.com/watch?v=ZQfGyyIit04
Nitelikli İşgücü Pazarda Tezgâh Açıyor
Liyakatin Çöküşü, Pazardaki Doktorlar ve Mühendisler.
Eskişehir’in en dikkat çeken sorunlarından biri de istihdamın niteliği. Bir pazarcının ifadeleri durumun vahametini ortaya koydu: “Bu pazarda 20 doktora mezunu, 10 öğretmen tezgâh açıyor. İnsanlar mesleklerinden umudu kesmiş durumda.”
Bu tablo, Türkiye’nin hem beyin gücü kaybını hem de gelir adaletsizliğini gözler önüne seriyor.
Prof. Dr. Ümit Özdağ ,"2025 zor geçti ama 2026 çok daha ağır olacak" uyarısında bulundu. . Çözümümüz belli; üretime, liyakate ve milli ekonomiye dayalı Zafer Ekonomi Modeli. Milletimiz bizi dikkatle izlemeye devam etsin" dedi.
Sahanın, Halkın Lideri Prof. Dr. Ümit Özdağ, sadece rakamlarla değil, halkın içine girerek, onların derdini hâl diliyle anlayan bir lider portresi çizdi. Ekonomik krizin teorisini değil, pratikteki yıkıcı sonuçlarını tezgah başında ortaya koyması, onu diğer siyasetçilerden ayıran en önemli özellik olarak öne çıkıyor.
Zafer Ekonomi Modeli Tüm bu çöküş tablosu karşısında Özdağ, çaresizlik değil, çözüm vaat ediyor. "İktidarın bu krizi aşmak için bir çabası yok. Oysa bizim Zafer Ekonomi Modelimiz var. Üretimi, istihdamı ve milli kalkınmayı hedefleyen bu modele kulak verin" çağrısı yaptı.
Öngörülü Lider Ekonomik krizin henüz derinleşmeden önceki erken uyarılarını, somut ve uygulanabilir ekonomi modeliyle taçlandıran Prof. Dr. Ümit Özdağ, sadece siyasetçi kimliğiyle değil, bir iktisatçı olarak da sahada olmasıyla, Türk siyasetinde nadir görülen öngörülü ve çözüm odaklı bir lider portresi çiziyor.
Zafer Ekonomisi Modeli,
Haberde, daha önce aktardığımız Zafer Ekonomisi haberlerine ek olarak, partinin resmi kaynaklarında da bu analizde yer alan stratejilerin büyük bir kısmı doğrulanıyor.
"Krize Radikal Çözüm: Ümit Özdağ'ın Zafer Ekonomi Modeli Türkiye'yi Yeniden İhracat Devi Yapacak"
"Dış Ticaret Açığı Kemirgen Değil, Üretim Ekosistemi Kurulacak, İşte Modelin 7 Temel Prensibi"
Zafer Partisi’nin resmi sitesinde;“Ekonomik Modelimiz, Sıcak Para Esasına Değil, Sürdürülebilir Üretime Dayalıdır”
Zafer Partisi’nin yayınladığı ekonomi modeli dokümanlarında “sıcak para yerine sürdürülebilir üretime dayalı büyüme”, “planlı kalkınma”, “yerli yüksek katma değerli üretim” ve “liyakat esaslı kamusal kaynak kullanımı” gibi başlıklar öne çıkıyor.
Zafer Ekonomisi’nin kamuoyuna sunulan bir vizyon olmanın ötesinde, partinin stratejik bir planı olduğunu gösteriyor.
Zafer Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Ümit Özdağ'ın Eskişehir'de esnafla diyaloğunda dikkat çektiği "Zafer Ekonomi Modeli"nin detayları, Türkiye'nin kronikleşen ekonomik sorunlarına köklü çözüm önerileri sunuyor. Model, "üretim odaklı kalkınma", "liyakat" ve "teknolojik dönüşüm" ekseninde şekilleniyor.
Bizim Analizimize Göre; Partinin Ekonomi Modelin 7 Temel Prensibi
Modelin 7 Temel Prensibi olarak izlemlerimiz;
Dış Ticaret Açığı Stratejisi, "Kemirgen Değil, Üretim Ekosistemi"
Mevcut durum: Cari açığın en büyük kalemleri (enerji, altın, ara malı) kontrol altına alınacak.
Enerjide dışa bağımlılığı azaltmak için nükleer ve yenilenebilir enerji yatırımları hızlandırılacak.
Hedef: 5 yıl içinde enerji ithalatının yüzde 40 azaltılması.
Yerli Üretim Hamlesi: "Yüksek Katma Değerli Ürünler"
KOBİ'lerin Ar-Ge ve inovasyon kapasiteleri güçlendirilecek.
Savunma sanayii, yazılım, ilaç ve ileri teknoloji sektörlerinde yerli üretim teşvik edilecek.
Yabancı sermayenin talanına izin verilmeyecek; doğal kaynaklar milli çıkarlar doğrultusunda işlenecek.
Tarımda Milli Dönüşüm, "Tohumdan Sofraya Güvenlik"
Meslek liseleri ve teknik üniversiteler, sektör ihtiyaçlarına göre yeniden yapılandırılacak.
Mühendislik ve teknik bölümlerde okuyan öğrencilere burs ve staj imkânları artırılacak.
. Sosyal Adalet, "Gelir Dağılımında Denge"
Asgari ücret, insan onuruna yaraşır seviyeye çekilecek.
Emekliler ve dar gelirliler için vergi indirimleri ve sosyal yardımlar artırılacak.
Konut edindirme programlarıyla gençlerin mülk sahibi olması kolaylaştırılacak.
Zafer Ekonomi Modeli, mevcut iktidarın "inşaat ve tüketim" odaklı politikalarının aksine, "üretim ve katma değer" odaklı yapısıyla dikkat çekiyor. Model, küresel rekabette Türkiye'yi Orta Gelir Tuzağı'ndan çıkararak, yüksek teknolojili ürünler ihraç eden bir ülke konumuna getirmeyi hedefliyor.
Vizyoner Lider
Prof. Dr. Ümit Özdağ, sadece ekonomik krize işaret etmekle kalmıyor, somut ve uygulanabilir bir yol haritası sunuyor. Onun liderliğindeki Zafer Partisi, Türkiye'yi "borç batağından" kurtaracak, üreten ve kendi kendine yeten bir ülke haline getirecek bir vizyon ortaya koyuyor. Bu model, Özdağ'ın sadece bir siyasetçi değil, aynı zamanda bir akademisyen ve stratejist olduğunu da gözler önüne seriyor.
Boğaziçi Zirvesi, Yeni Gerçeklerin Merkezine Dönüştü
Küresel Zorluklara İstanbul Yanıtı
Dünya liderleri, “Küresel Zorluklar: Yeni Gerçeklere Uyum” temasıyla bir araya geldi. 16. Boğaziçi Zirvesi, küresel dönüşümün rotasını İstanbul’dan çizdi.
Yeni Gerçeklerin Başkenti; İstanbul
Dünya yeni bir döneme giriyor; krizlerin gölgesinde şekillenen bu çağda artık “uyum” kelimesi, her ülkenin stratejik ajandasında yerini aldı. Bu değişimin kalbi ise bir kez daha Boğaz’da attı. Uluslararası İşbirliği Platformu (UİP) tarafından 6–7 Kasım 2025 tarihlerinde Four Seasons Bosphorus Hotel’de düzenlenen 16. Boğaziçi Zirvesi, “Küresel Zorluklar: Yeni Gerçeklere Uyum” temasıyla sadece bir toplantı değil, geleceğin inşa edildiği bir fikir arenasına dönüştü. İki gün boyunca 60’tan fazla ülkeden devlet adamları, diplomatlar, iş dünyası liderleri ve düşünürler İstanbul’da buluştu; ortak bir soru üzerinde düşündü: “Yeni gerçeklerle başa çıkmanın yolu nedir?”
Erdoğan’dan Güçlü Mesaj; Diyalog ve İş Birliği
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, zirveye gönderdiği mesajında, küresel kırılmaların ortak akılla aşılabileceğini belirterek “diyalog ve iş birliği” vurgusu yaptı. Erdoğan, Boğaziçi Zirvesi’nin ülkeler arasında stratejik iş birliklerini güçlendiren, sonuç odaklı fırsatlar doğuran bir platform olduğunu ifade etti. Bu çağrı, yalnızca bir diplomatik mesaj değil, Türkiye’nin bölgesel değil küresel ölçekte barış ve istikrar inisiyatifi üstlendiğinin de bir göstergesiydi.
Açılışta Güçlü Kadro; Küresel Vizyon Sahnesi
Zirvenin açılış oturumunda;
Dr. Talal Abu-Ghazaleh (UİP Onursal Başkanı, Ürdün), Rona Yırcalı (UİP Onur Kurulu Başkanı, Türkiye), Dr. Ingo Friedrich (AP Eski Başkan Yardımcısı, Avrupa Ekonomik Senatosu Başkanı, Almanya), Dr. Gerardo Zamora (Santiago del Estero Valisi, Arjantin), Tekreth Kamrang (Ticaret Bakan Yardımcısı, Kamboçya Krallığı), Faisal Al-Fayez (Senato Başkanı, Ürdün), Mladen İvanic (E. Cumhurbaşkanı, Bosna-Hersek), Gjorge Ivanov (E. Cumhurbaşkanı, Kuzey Makedonya) gibi isimler yer aldı.
Açılışta ayrıca Dünya İnsanlık Ödülü, Suudi Arabistan Kraliyet ailesinden Prens Turki bin Talal bin Abdulaziz Al Saud’a takdim edildi.
“Yeni Bir Gerçekliğe Uyum Sağlama Dönemindeyiz”
UİP Kurucusu Cengiz Özgencil, zirvenin açılışında yaptığı konuşmada, çağımızı krizlerle tanımlamak yerine, bu krizlerden doğan fırsatlara odaklanmak gerektiğini vurguladı;
“Bu zirveyi sadece fikirlerin değil, ortak çözümlerin ve karşılıklı öğrenmenin bir platformu olarak görüyoruz. Teknolojik, ekonomik ve toplumsal dönüşümler birbirine geçmiş durumda. Artık edilgen izleyiciler değil, etik, adil ve sürdürülebilir bir geleceğin inşacıları olmalıyız.”
Özgencil, Türkiye’nin Asya, Avrupa ve Afrika’yı buluşturan benzersiz konumuna dikkat çekerek, Boğaziçi Zirvesi’nin “köprü kuran vizyonunun” önemini yineledi.
Dijitalleşmeden İklime; İnsanlığın Dönüm Noktası
Zirvede bu yıl, yapay zekânın etik sınırları, iklim krizi, enerji güvenliği, finansal dijitalleşme, kadın liderliği, tarım ve gıda güvenliği gibi başlıklar öne çıktı. “Zekâ Çağı: Güç, Etik ve İnsanlığın Geleceği” panelinde yapay zekânın yönetim gücü tartışıldı; “Bolluğun Ötesinde: Dayanıklı Bir Gelecek İçin Tarımı Yeniden Düşünmek” oturumunda ise iklim krizinin tarımsal üretime etkileri ele alındı.
Katılımcılar, değişen küresel dinamikler karşısında “dayanıklılık, kapsayıcılık ve inovasyon” kavramlarını yeni ekonomik düzenin temel taşları olarak değerlendirdi.
Dr. Talal Abu-Ghazaleh, “İnsanlık Yeni Bir Meydan Okuma Çağında”
UİP Onursal Başkanı Dr. Talal Abu-Ghazaleh, dünyanın dört temel krizle karşı karşıya olduğunu ifade etti:
Abu-Ghazaleh, yapay zekânın artık “insanın değil, sistemin yöneticisi olma tehlikesi” taşıdığını belirterek, “İnsanlık bu dönüşümle yüzleşmek zorunda” dedi.
Boğaziçi Zirvesi, Ekonomik Diplomasinin Kalbi
16 yıldır kesintisiz süren Boğaziçi Zirvesi, artık yalnızca fikirlerin değil, ekonomik diplomasinin de merkezi konumunda. Geçmiş yıllarda milyonlarca dolarlık ticari anlaşmalara sahne olan zirvede bu yıl da çok sayıda stratejik yatırım teması gerçekleştirildi. İstanbul, iki gün boyunca yalnızca bir şehir değil; dünyanın geleceğine yön veren diyalogların merkezi oldu.
“Boğaz’dan Yükselen Umut”
Zirve bitti, ama etkisi daha yeni başlıyor. Dünyanın bu kadar bölündüğü bir dönemde, Boğaziçi Zirvesi yeniden hatırlattı: Gerçek liderlik, diyalogdan doğar. İstanbul’un tarihi dokusu, sadece iki kıtayı değil, fikirleri, umutları ve vizyonları da birbirine bağladı. Yeni gerçeklere uyum, belki de bu topraklardan yükselecek küresel bir dayanışma sesiyle mümkün olacak.
Sürdürülebilir İnşaat ve Altyapı, “İsviçre–Türkiye İş Birliğiyle Geleceği İnşa Etmek”
19. İsviçre–Türkiye Ekonomi Forumu 31 Ekim 2025 Cuma günü Swiss The Bosphorus Hotelde, “Sürdürülebilir İnşaat ve Altyapı” temasıyla düzenlendi
Küresel ekonominin dönüşüm çağında, sürdürülebilir kalkınma, yenilikçi mühendislik ve yeşil altyapı kavramları, artık yalnızca çevresel değil ekonomik bir zorunluluk haline geldi. Bu vizyonla düzenlenen 19. İsviçre–Türkiye Ekonomi Forumu, iki ülkenin ekonomik ortaklığında yeni bir sayfa açtı.
Swiss The Bosphorus Hotel’de, “Sürdürülebilir İnşaat ve Altyapı” ile “İsviçre–Türkiye İş Birliğiyle Geleceği İnşa Etmek” başlıkları altında gerçekleştirilen forum, iş dünyasının, akademinin ve kamu kurumlarının önde gelen temsilcilerini bir araya getirdi.
Etkinlik, İsviçre ve Türkiye arasındaki diplomatik ilişkilerin 100. yılına denk gelmesiyle, tarihi bir anlam kazandı.
Ortak hedef
“Sürdürülebilir bir gelecek inşa etmek”
Açılış konuşmasını yapan İsviçre Ticaret Odası Derneği Başkanı Arpat Şenocak, iki ülke arasındaki diyaloğun yıllar içinde güçlü bir iş birliği platformuna dönüştüğünü vurguladı. Şenocak, “Bugün sadece sürdürülebilirliği konuşmuyoruz; birlikte nasıl daha adil, daha yeşil ve daha dayanıklı bir gelecek kurabileceğimizi tartışıyoruz. İsviçre’nin inovasyon gücü ile Türkiye’nin mühendislik kabiliyeti birleştiğinde ortaya küresel ölçekte etkili bir sinerji çıkıyor,” dedi.
Türk müteahhitlerinden küresel başarı tablosu
Türk Müteahhitler Birliği Başkanı Erdal Eren, Türk müteahhitlik sektörünün dünya çapındaki konumuna dikkat çekti:
“137 ülkede tamamlanan yaklaşık 13.000 proje, 547 milyar dolarlık iş hacmi… Bu sadece bir istatistik değil, Türk mühendisliğinin küresel bir markaya dönüştüğünün göstergesidir.”
Eren, İsviçre’nin finansal gücü ve yenilikçi teknolojilerinin Türk müteahhitlerin deneyimiyle birleşmesi halinde, üçüncü ülkelerde kalıcı altyapı başarılarına imza atılabileceğini söyledi.
İsviçre’den güçlü mesaj
“Birlikte sürdürülebilir ve güvenli inşa edelim”
İsviçre Federal Konseyi Başkan Yardımcısı ve Ekonomi, Eğitim ve Araştırma Bakanı Guy Bernard Parmelin, konuşmasında iki ülkenin ortak sorumluluğuna dikkat çekti:
“İsviçre 2050, Türkiye ise 2053 yılına kadar karbon nötr olmayı hedefliyor. Bu hedefler iddialı, ancak inşaat sektörü bu dönüşümde kilit rol oynayacak. İnşa ettiğimiz yapılar sadece ekonomimizi değil, kim olduğumuzu da yansıtıyor.”
Parmelin, “Team Switzerland Infrastructure” girişimiyle Türk EPC (Mühendislik, Tedarik, İnşaat) firmalarıyla stratejik ortaklıklar geliştirmeyi hedeflediklerini açıkladı. SERV (Swiss Export and Insurance) ile Türk Eximbank arasında imzalanan Mutabakat Zaptı (MOU), bu iş birliğini daha da kurumsallaştırdı.
Ticaret Bakanı Prof. Dr. Ömer Bolat,
“Ekonomik bağlarımız hiç olmadığı kadar güçlü”
Türkiye Cumhuriyeti Ticaret Bakanı Prof. Dr. Ömer Bolat, forumda yaptığı konuşmada Türkiye’nin ekonomik dayanıklılığına dikkat çekti:
“Son 23 yılda Türkiye, 238 milyar dolarlık GSYH’den 1,5 trilyon doların üzerine çıkan bir ekonomik büyüme gerçekleştirdi. 1.000’den fazla İsviçreli şirket, Türkiye’de 10,6 milyar dolar doğrudan yatırım yaptı. Ticaret hacmimiz 12 milyar dolara ulaştı ve artmaya devam ediyor.”
Bolat, iki ülkenin güçlü mühendislik, teknoloji ve finans sistemlerinin birleşmesiyle, Ukrayna, Suriye ve Körfez bölgesindeki yeniden yapılanma projelerinde büyük fırsatlar doğacağını belirtti.
Dünya Bankası Türkiye Direktörü Humberto Lopez,
“Sürdürülebilirlik artık bir seçenek değil, zorunluluk”
Forumun konuk konuşmacısı Dünya Bankası Türkiye Ülke Direktörü Humberto Lopez, Türkiye’nin yüksek büyüme performansına dikkat çekti ve şu uyarıda bulundu:
“Türkiye yüksek gelirli ülke statüsüne çok yakın, ancak uzun vadeli büyümenin anahtarı verimliliktir. Gerçek sürdürülebilirlik sadece çevresel değil; ekonomik ve sosyal dengeyi de içermelidir.”
Lopez, Türkiye’nin lojistik altyapısı ve yenilenebilir enerji yatırımlarına odaklanmasının, sürdürülebilir büyüme için kritik olduğunu vurguladı.
Paneller
Yenilik, mühendislik ve finans bir arada
Forumun ikinci bölümünde iki ana panel düzenlendi:
“Ar-Ge, Pazar İhtiyaçları ve Türkiye’de Sürdürülebilir İnşaatın Geleceği” panelinde,
ABB Türkiye Başkanı Başar Vural moderatörlüğünde, Empa-NEST’ten Reto Largo, Omya International AG’den Philipp Hunziker, Prof. Dr. Mustafa Şahmaran ve Demet Demirer, inovasyonun inşaat sektörüyle nasıl daha güçlü entegre edilebileceğini tartıştı.
“İsviçre İnovasyonu Türk Uzmanlığıyla Buluşuyor” başlıklı oturumda ise, MLL Legal’den Ülkü Cibik moderatörlüğünde, SERV, UBS, Türk Eximbank, Çalık Enerji Swiss AG ve SSB Sauerwein & Schaefer Bau AG temsilcileri, üçüncü ülkelerde sürdürülebilir EPC projelerinde finansal iş birliği modellerini değerlendirdi.
Forumun sonunda imzalanan anlaşmalar ve verilen mesajlar, Türkiye–İsviçre ekonomik ilişkilerinin yeni bir stratejik evreye girdiğini gösterdi.
İki ülke, 100 yıllık dostluğunu “yeşil dönüşüm”, “sürdürülebilir inşaat” ve “ortak refah” ilkeleri üzerine inşa ederek, geleceğe umutla bakıyor.